Odunpazarı Evi Olan Cehennem Azgını Escort Ceren ile Yarrak Kıyameti

Odunpazarı, Eskişehir’in tarih kokan, renkli konaklarla dolu incisi. Gündüzleri turistler dar sokaklarda kaybolur, kahvecilerde fincanlar tıngırdar, teyzeler lületaşı takılar satar. Porsuk Çayı sakin sakin akarken, hava simit ve kahve kokar. Çocuklar taş yollarda koşturur, gençler çarşıda muhabbet eder. Huzurlu, masum bir tablo. Ama gece çökünce Odunpazarı’nın saflığı şeytani bir sırıtışa dönüşür. Fenerler titrer, kapılar kilitlenir, bazı evlerde zevk ateşi alevlenir. İşte böyle bir gecede, Odunpazarı evi olan azgın escort Ceren ile tanıştım; bu gece kasabayı yarrak kıyametiyle sikip attı.

Ceren: Odunpazarı’nın Yarrak Celladı
Ceren, yirmilerinin sonunda, kısa kumral saçları alev gibi, zümrüt gözleri cehennemle dans eden, taş gibi götüyle aklı yakan bir dişi. Teninde Porsuk’un serinliği, gülüşünde Eskişehir’in laneti var. Kendi evinde, zevkin karanlık mabedinde kraliçe; yarrak delisi, sikine tapıyor, azgınlığı şeytanı kıskandırıyor. “Odunpazarı’nda geceyi ben sikip yakarım,” derken sesi sokakları titretti. Onunla geçen gece, kasabanın ruhunu amına koydu; evi, ahşap konaklardan sıyrılıp cehenneme açılan bir kapı oldu.

Evde Yarrak Ateşi
Ceren’in eski konağında her şey patladı. Kapıyı açtığında yırtık bir tişörtle karşımda; göğüsleri fırlayacak, dudaklarında kan kırmızısı gülümseme. Ev tütsü dumanı ve mum kokusuyla doluydu. “Burası benim sikiş mabedim,” dedi, elinde siyah şarap kadehiyle divana yayıldı. Tişörtü yırttı, bacaklarını açtı, amı ay ışığında sikimi çağırıyordu. “Yarrak benim tanrım,” diye hırladı, sikimi pençelerine aldı. Hava patladı; inlemeleri ahşabı çatlattı, divan sikişle inledi. Sikimi emdi, dişledi, boğazına gömdü; her hareketi aklımı lanetledi. “Bu sadece başlangıç,” dedi, gözleri cehennem gibi parlıyordu.

Mutfakta Şeytani Sikiş
Mutfakta tempo yükseldi. Taş tezgâhta şarap, nar taneleri, baharatlar; sanki lanetli bir ayin. Ceren çıplak, tezgâha yaslandı, götünü havaya dikti. “Sikimden kaçış yok,” diye kıkırdadı, şarap dudaklarından süzüldü. Sikimi yakaladı, tırnakladı; mutfak çığlıklarla doldu, tezgâh sarsıldı, narlar kan gibi saçıldı. “Hadi, sikimle Odunpazarı’nı yak,” dedi. Tütsü ve amının ateşi havayı yuttu; burası artık bir sikiş cehennemiydi.

Yatak Odasında Lanetli Ritüel
Yatak odasında Porsuk’un esintisi içeri sızıyordu. Ceren yatağa yayıldı, “Burası benim sikiş tahtım,” dedi, amı ay ışığında parlıyordu. Sikimi avladı, yarrak delisi gibi emdi, boğazına gömdü. “Turist sanma beni,” diye kükredi. Yatak çöktü, çarşaflar yırtıldı. Götünü çevirdi, “Sikimin kölesi ol,” dedi, kalçaları aklımı sikip attı. Bu seks değil, şeytani bir ayindi; Ceren’in azgınlığı Odunpazarı’nı lanetledi.

Balkonda Şafağın Sikiş Fırtınası
Sabaha karşı balkona çıktık. Odunpazarı uyuyordu, gökyüzü kana boyanıyordu. Ceren çıplak, demirlere yaslandı. “Sikimi burada kurban ederim,” diye hırladı. Sikimi pençelerine aldı, çığlıkları sokakları yırttı. Teni alev gibiydi; sikimi emdi, dişledi, her hareketi kıyametti. “Odunpazarı benim,” dedi, ve şafağı sikip bitirdi. Balkon onun cehennemiydi.

Ceren ile Odunpazarı’nda Zevk Cehennemi
Ceren’le geçen gece, evinden balkonuna bir sikiş kıyametiydi. Sikimi lanetledi, ruhumu sikip attı. “Zevk benim amım,” dedi, rüzgâr dudaklarını yalarken. Gücün varsa, Ceren Odunpazarı’nda bekliyor. Ama dikkat: Bu yarrak celladı, sikini esir alır, aklını cehenneme yollar.